NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAM SAYFASININ 3.SÜ :
120 - (1365) وحدثني
زهير بن حرب.
حدثنا
إسماعيل (يعني
ابن علية). عن
عبدالعزيز بن
صهيب، عن أنس؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم غزا
خيبر. قال: فصلينا
عندها صلاة
الغداة بغلس.
فركب نبي الله
صلى الله عليه
وسلم. وركب
أبو طلحة وأنا
رديف أبي
طلحة. فأجرى
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم في زقاق
خيبر. وإن
ركبتي لتمس
فخذ نبي الله
صلى الله عليه
وسلم. وانحسر
الإزار عن فخذ
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم. وإني
لأرى بياض فخذ
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم. فلما
دخل القرية
قال (الله
أكبر! خربت
خيبر. إنا إذا
نزلنا بساحة
قوم فساء صباح
المنذرين)
قالها ثلاث مرار.
قال: وقد خرج
القوم إلى
أعمالهم.
فقالوا: محمد.
قال
عبدالعزيز:
وقال بعض
أصحابنا:
والخميس. قال:
وأصبناها
عنوة.
[ش
(صلاة الغداة)
يريد بها صلاة
الفجر.
والغداة
والغدوة
والغدية ما
بين صلاة
الفجر وطلوع
الشمس.
(فأجرى
نبي الله) في
الكلام حذف.
تقديره فأجرى نبي
الله ركوبته
وأجرينا
ركوبتنا معه،
بقرينة، قوله:
وإن ركبتي
لتمس فخذ نبي
الله صلى الله
عليه وسلم.
(بساحة
قوم) الساحة
الفناء.
وأصلها
الفضاء بين
المنازل.
(والخميس)
روي بالرفع
عطفا على
محمد. وبالنصب
على أنه مفعول
معه. والخميس
الجيش. وقيل:
سمى به لأنه
خمسة أقسام:
ميمنة وميسرة
ومقدمة وساقة وقلب.
(عنوة)
هي بفتح
العين. أي
قهرا لا صلحا].
{120}
Bana Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize ismâîl (yâni îbni Uleyye) Abdülâzîz b. Suheyb'den,
o da Enes'den naklen rivayet etti ki,
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Hayber'e gaza etmiş, Enes şöyle demiş:
Orada sabah namazını
alaca karanlıkta kıldık. Müteakiben Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
(hayvanına) bindi. Ebû Talha da bindi. Ben de Ebû Talha'nın terkisinde idim.
Derken Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (hayvanını) Hayber'in
sokağında koşturdu ve Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in uyluğundan
elbise açıldı. Ben Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in uyluğunun
beyazını görüyordum. Şehre girince:
«Allah en büyüktür!
Hayber harâb olmuştur. Biz bir kavmin sahasına indik mi artık inzar edilenlerin
sabahı kötü olur!» buyurdu. Bunu üç defa tekrarladı. Millet işlerine
çıkmıştı. «Muhammed!..» dediler.
(Râvi) Abdülâzîz şöyle
demiş: «Arkadaşlarımızdan bazısı: «Bir de ordu!..» dedi. Enes:
«Biz Hayber'i cebren
aldık!» demiş.
121 - (1365) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عفان.
حدثنا حماد
ابن سلمة.
حدثنا ثابت عن
أنس. قال:
كنت
ردف أبي طلحة
يوم خيبر.
وقدمي تمس قدم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. قال:
فأتيناهم حين بزغت
الشمس. وقد
أخرجوا
مواشيهم.
وخرجوا بفؤسهم
ومكاتلهم
ومرورهم.
فقالوا: محمد
والخميس. قال:
وقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
(خربت خيبر.
إنا إذا نزلنا
بساحة قوم
فساء
صباح
المنذرين)
قال: فهزمهم
الله عز وجل.
[ش
(وخرجوا
بفؤسهم
ومكاتلهم
ومرورهم)
الفؤوس جمع
فأس. وهي آلة
يشق بها الحطب
ونحوه.
والمكاتل جمع
مكتل، وهو
الزنبيل
والقفة.
والمرور جمع مر،
وهي المساحي
أي المجارف من
حديد. أي أنهم لم
يخرجوا
للقائنا بل
خرجوا إلى
أعمالهم غير
عالمين بنا.
وذكر القاضي
أنه قيل: إن
المرور هي
حبالهم التي
يصعدون بها
إلى النخل].
{121}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Affân rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd b.
Seleme rivayet etti. (Dediki): Bize Sabit, Enes'den naklen rivayet etti. Şöyle
demiş :
Hayber günü ben Ebû
Talha'nın terkisinde idim. Ayağım, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
ayağına dokunuyordu. Hayberlilere güneş doğduğu zaman vardık. Hayvanlarını
(kıra) çıkarmışlardı. Kendileri de baltaları ile, zenbilleri ile ve kazmaları
ile çıkmışlardı. (Bizi görünce :)
— Muhammed ve ordu!.,
dediler. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de:
«Hayber harab oldu. Biz
bir kavmin sahasına indik mi artık inzâr edilenlerin sabahı kötü olur!. buyurdu.
Arkacığından Allah (Azze ve Celle) onları hezimete uğrattı.
122 - (1365) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
وإسحاق بن
منصور. قالا:
أخبرنا النضر
بن شميل.
أخبرنا شعبة
عن قتادة، عن
أنس بن مالك.
قال:
لما
أتى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم خيبر قال
(إنا إذا
نزلنا بساحة
قوم فساء صباح
المنذرين).
{122}
Bize ishâk b. ibrahim
ile ishâk b. Mansûr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Nadir b. Şümeyl haber
verdi. (Dediki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Enes b. Malik'den naklen haber
verdi. (Şöyle demiş) :
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Hayber'e vardığında:
«Biz bir kavmin sahasına
indik mi artık inzâr edilenlerin sabahı kötü olur!» buyurdular.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Kitâbü's-Salât'da; Ebû Dâvûd «Harâc»'da; Nesâî «Nikâh», «Velîme» ve «Tefsir» bahislerinde
muhtelif râvüerden tahrîc etmişlerdir.
Hayber: Yahudicede
kal'a demektir. «Buraya ilk yerleşen Hayber isminde biridir. Sonraları bu isim
o yere verilmiştir.» diyenler de vardır. Medine ile Şâm arasında mahsuldar ve
hurmalık bir vaha olup Medine'ye altı konak mesafededir. Burası Benî Kureyza
ile Benî Nadîr kabilelerine aitti.
Hayber gazası hicretin
yedinci yılında olmuştur. Tirmizî ile Beyhakî'nin Hz. Enes'den rivayet
ettikleri bir hadîse göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu harpte bir eşeğe
binmiştir. Fakat gerek Buhâri gerekse Müslim'in Sahihlerinde: «Nebiyyullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayvanını Hayber'in sokağında koşturdu.
Uyluğundan elbise açıldı...» denildiğne bakarak ibni Kesir o gün Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bir at üzerinde bulunduğuna kail olmuş ve: «Bu
hadîs sahîh ise muhasaranın bâzı günlerinde eşeğe bindiğine hamlolunur.»
demiştir.
Mamafih eşeğin
koşmasından da uyluğun açılması mümkündür. Bu harpte Hz. Enes'i terkisine alan
Ebû Talha (Radiyallahu anh) onun üvey babası idi. Hadîsin burasında hazif
olduğu anlaşılıyor. Cümlenin takdiri şöyledir: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) hayvanını koşturdu. Biz de onunla beraber hayvanımızı koşturduk...»
Hazfe delil:
«Dizim Nebiyyullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)*\n uyluğuna dokunuyordu.» cümlesidir. Zîrâ
beraber koşmasalar Hz. Enes'in dizi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
uyluğuna dokunmazdı. Şunu da kaydedelim ki Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in uyluğu ya hızlı koşmaktan yahut kalabalıktan açılmıştı. Kendisinin
bundan haberi yoktu.
Mâlikîler bu hadîsle
istidlal ederek: «Erkeğin uyluğu avret değildir.» demişlerdir. Diğer mezheplere
göre uyluk avrettir. Bu hususta birçok meşhur hadîsler vardır. Hz. Enes'in
Nebiimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in uyluğunu görmesi kasdi değil,
tesadüfendir.
Mâlikîler'den bâzıları
bu açılma meselesine cevap vermiş ve : «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
Allah'ın sevgili kuludur. Binâenaleyh Allah onu avretini açmak sureti ile ibtüâ
etmez!» demişlerdir. Diğer mezheplerin ulemâsı ise: «insanın elinde olmadan
avret mahallinin açılması bir nakısa değildir. Böyle bir şey mümteni' olamaz!»
mukabelesinde bulunmuşlardır.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in şehre girince neden: «Hayber harab olmuştur!» dediği hususunda
ihtilâf edilmiştir. Bâzılarına göre Hayberliler'in ellerinde tahrîb âletleri
olan baltaları, kazmaları ve saireyi görünce bu yerin harab olacağını tefâülen
söylemiştir. Bir takımları bunu şehrin isminden aldığına kaildirler. (Yâni
harâb kelimesinin harfleri Hayber kelimesinden alınmıştır.) «Bu bir bedduadır.»
diyenler de olmuştur. Fakat en doğrusu bu sözü Allah'ın bildirmesi ile söylemiş
olmasıdır. Arkacığından :
«Biz bîr kavmin
sahasına indik mi artık inzar edilenlerin sabahı kötü olur!» buyurmuştur.
Saha: Evlerin
arasındaki boşluk avlu içi mânâlarına gelir. Bu cümle bir şart ve ceza
cümlesidir, fakat ceza (yâni inzâr edilenlerin sabahı kötü olur!) cümlesi
Kur'ân'dan iktibas edilmiştir. Bu âyet Nebiler vasıtası ile dîne davet edilip
de yine aklını başına almayanların akıbetlerinin kötü olacağını bildirmektedir.
Vuku'u muhakkak işlerde hâdiseye misâl teşkil eden âyetlerle istişhadda
bulunmak caizdir. Bunun örnekleri çoktur. Nitekim Mekke 'nin fethinde
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in:
«Hak geldi; bâtıl
muzmahil oldu...» buyurması bu kabildendi. Ulemâ âyetle istişhâd etmenin ata
sözlerinde, konuşmalarda, şaka ve boş sözlerde mekruh olduğunu söylemişlerdir.
Bu da Kitabullahı ta'zîm içindir, Hz. Enes : «Biz Hayber'i cebren aldık!»
diyor. Mâzirî burada şu mütâleada bulunmuştur: «Bu sözün zahiri bütün Hayber'in
kahran alınmış olmasını iktizâ eder. Halbuki Mâlik'in, ibni Şihâb'dan
rivayetine göre bir kısmı kahran, bir kısmı da sulh yolu ile alınmıştır. Ebû
Dâvûd'un «Sünen»'inde rivayet ettiği: (Hayber'i ikiye taksim etti. Yarısını
kendi hâdisât ve ihtiyaçlarına, yarısını da müslümanlara ayırdı.) hadîsi de
müşkil kalır. Bunun cevâbı bâzı ulemânın söylediği şu sözdür: Hayber'in
etrafında çiftlikler ve köyler vardı. Bunları sahipleri terk edip gitmişlerdi.
işte bu yerlere sırf Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûstu; ve
Hayber arazîsinin yarısını teşkil ediyordu. Geri kalan yerleri harben
alınmıştı, ki bunlar da gazilere taksim edildi.»